Görsel Algı ve Bellek Testleri
Görsel algı / algılama, gözlerle başlayan, görenle görünen arasında birer köprü niteliği taşıyan, sahip olunan bilgilerin yorumlandığı önemli bir aşamadır. Bu aşamada görme, dış dünyada yer alan nesne ve olaylar hakkında sonsuz bir bilgi ağına sahiptir. Görme, zihnin sahip olduğu parçaları bir araya getirerek algılamanın gerçekleştirildiği, toplumlara ve dönemlere göre değişebilen bir süreçtir. Görme, etkili bir iletişim unsurudur. Resim, fotoğraf, dergi, gazete, sinema, televizyon, internet gibi iletişim unsurlarından görme edimini etkileyen birçok imge, teknolojinin de getirmiş olduğu olanaklarla görsel dünyamızı kuşatır hale gelmiştir. Görsel algı sadece duyularla algılanan değil, sahip olunan deneyimler sonucu da görünen nesnelerin bir araya getirildiği anlamlandırma aşaması, maruz kalınan imgeler arasından yapılan seçimlerin sonucudur. Araştırma kapsamında; görselin tanımı, görsel düşünme, algı ve bellek arasında bağlantı, imge ve imgelerin algılanma süreçleri yorumlanmaktadır.
Görsel Düşünme ve Algı İlişkisi
Algı herkese göre farklı bir şey ifade etmektedir. Kimilerine göre, dış ortam uyarılarının aracılığıyla duyuların topladığı bilgiler olarak tanımlanırken; kimilerine göre de dış dünyaya ait her türlü bilgi olarak tanımlanmaktadır. Örneğin; kişi algısı deyimi, bir kişinin bir başkasını tanımada kullanmış olduğu karmaşık süreçleri kapsamaktadır. Burada, kişinin sadece kokladığı ya da işittiği şeyler değil de, başkasının eylemlerinden ve alışık olduğu durumlardan çıkardığı görüşleri, farklı bağlamlarla bir araya getirerek yansıtmış olduğu çıkarımlarla ele almasıdır. (Arnheim, 2012:31) Algılama, bir durumu anlamaya katkıda bulunurken, onu kısıtlamaktadır da. Birbirine benzeyen nesneler bir arada olduklarında, çeşitli karmaşaları da beraberinde getirmektedir. Benzer görüntüler, içlerinde farklı olanın kaybolmasına ya da asimile olmasına yol açabilir.
Bu sebeple her şey, kendi bağlamı içerisinde anlam kazanmakta, bağlamından soyutlandığında farklı nesnelere dönüşmektedir. Böylece görmenin kapsamlı ve algıyı içeren bir süreç olduğu da ortaya çıkmaktadır. (Çakır, 2014: 22-23) Bir nesneyi görebilmek demek, nesneyi gözlem yapan kişinin dayatmış olduğu koşullardan ya da sahip olduğu özelliklerden ayırabilmektir. Algı, gözlerin dış dünya ile bağlantısı değildir sadece. Algı, geçmişimizde yapılmış olan ve belleğimizde yer edinen birçok parçanın en son aşamasıdır. Bu yüzden de zihinde canlandırılanın, duyusal gözlemlerle olan ilişkisidir. Duyumlar yoluyla oluşan bilgi, çevreyi organize ederek anlama ve farkına varma sürecini başlatır, fakat algı verileri sadece duyusal verilerden oluşmamaktadır. Zihnimiz tarafından algılananlar arasında ilişkiler basit olmamakla birlikte, algılanan nesneler bir araya geldiklerinde ve sürekli bir arada bulunduklarında birbirleri ile bağlantı kurabilmektedir.
Algı ve Bellek arasındaki etkileşim
Algı ve bellek arasında gerçekleşen etkileşim, görülen şeylerin tanınmasıyla gerçekleşir. Geçmişte edindiğimiz görsel bir bilgi, nesnenin doğasını anlamamıza ya da fark etmemize yardımcı olmakla kalmadan, dünya görüşümüzü oluşturan şeyler arasında nesneye bir yer tayin eder. Algı, verili olan bir edimi, görsel bir kavram altına yerleştirerek düşünme için gerekli ortamı sağlar. Zihnimiz şekilsiz olana şekil vermemektedir. Tanınan bir şey, farkına varılacak bir şeyin var olduğunu da gösterir. Algılama ve tanıma iç içe geçen olgulardır. Kırmızı ve yeşil trafik ışıklarını herkes görmekte, fakat işaretlere verilen tepkiler öğrenme sayesinde gerçekleşmektedir. Genelde görünen, önceden algılanan ve zihinde etiketlenen şeylerdir. Bu sebeple görsel bilgiyle gerçekleşen doğru edinilmiş bilgi ve beklentiler, algılamayı da kolaylaştıracaktır. Bir Japona küçük basılmış ideograf okutulmaya çalışıldığında, zorluk çekmeden okuyacaktır. Aynı yazıyı Batılı biri okuduğunda zorluk çekecektir. Burada Japonların Batılılara göre daha yetenekli olduğu sonucu çıkmamaktadır. Japonların görsel depolarında yer alan Kanji karakteri onların görme duyularını daha farklı kılmış, farkındalıklarını arttırmıştır. (Arnheim, 2012:109-114)
Bir toplumun başına gelen olaylar, dil yoluyla anlatılamayan çeşitli görüşler, imgeler yoluyla anlatılmaktadır. Kültürel yapının görsel niteliği çeşitli imgelerle ifade edilirken, teknolojinin gelişimiyle birlikte insanlara ulaşımı da hız kazanmıştır. İmge; nesnelerin kopyası ya da düşsel olarak tasarlanmasıyla, zihinsel bir yapı olarak göstergelerin dolayımında oluşmaktadır. Etrafımızda yer alan unsurlar da göstergeleri ifade etmektedir. Var olan ya da olmayan bir olgunun zihinde yer alan biçimlerinin tasarımı olan imgeler, düz ve aynı zamanda bilişsel anlamlara da sahiptir. Örneğin tasarımcılar, tasarımlarında simgesel olanı içeriklerine katarak imgeler yoluyla izleyiciyle bilinçli bir iletişim kurmaya çalışır. Bu durum, tipogram, benzetme, metafor ve sembolizm gibi çeşitli yöntemlerle gerçekleşir.