Fizyolojik Belirti Testleri
Fizyolojik belirtiler (iştah, uyku problemleri), bedensel yakınmalar (baş, karın ağrısı gibi) eşlik etmekle birlikte kişi yaptığı pek çok işten zevk alamaz, ilgi kaybı ve isteksizlik, odaklanmada güçlük, değersizlik hissi, sosyal ilişkilerde bozulma gözlenir. Ayrıca psikolojik iyilik hali olumsuz yönde etkilenir. Bu belirtilerin en az iki yıldır devam ediyor olması bir tanı kriteridir.
Psikofizyolojik İnsomni
Psikofizyolojik ve akut insomnia genellikle bir stress sonrasında başlayıp devam eden ya da şiddetlenebilen özelliktedir. Akut insomnianın temel özelliği; tanımlanabilir bir stresörle ilişkili olarak ortaya çıkmasıdır. Kısa sürelidir. Tipik olarak birkaç gün ile birkaç hafta arasında sürer ve üç ayı geçmez. Stresörün ortadan kalkması ya da bireyin stresöre uyum sağlaması ile uyku yakınmaları azalır ve kaybolur. Psikofizyolojik insomnianın temel özelliği; artmış uyarılmışlık durumu ve uykuyu engelleyen öğrenilmiş düşünceler ile karakterizedir. Kronik insomniyakların büyük bir kısmını oluşturur. Bu hastalar anksiyöz ve gergin bireylerdir. İnsomnia hakkındaki yoğun endişeleri, başlatıcı nedenlerin ötesinde yakınmalarının daha da artmasına neden olur. Bir kısır döngüye dönüşen durum ile problemle ilgili endişeleri giderek artar. Bu özelliklerinden dolayı öğrenilmiş insomnia, koşullandırılmış insomnia, primer insomnia gibi adlar da alır.
Öğrenilmiş insomni, koşullanmış insomni, işlevsel olarak otonom insomni, kronik insomni, primer insomni, kronik somatize gerginlik, psikopatoloji olmadan içsel uyarılmışlık gibi isimler de kullanılır. Uluslararası Uyku Bozuklukları Sınıflandırmasında (ICSD-2) yer alan psikofizyolojik insomni, DSM-IV’de tanımlanan primer insomninin içinde değerlendirilir. Kronik insomniyakların büyük bir grubunu bu hastalar oluşturur. Başlangıçta akut bir stresörden sonra oluşan insomni, çoğu birey için geçici durum iken, bu hastalarda oluşan uyuyamama ile ilgili gerginlik ve kaygı giderek kısır bir döngüye dönüşerek sorunun süregenleşmesine neden olur.
Bu hastalar sıklıkla gergin anksiyöz kişilerdir. Çoğu kez hasta uykusuzlukları hakkında ve bunun yaşamlarını nasıl etkilediği üzerine odaklanmıştır. Uyumak üzere yatağa yattıklarında, hastalar tipik olarak akıllarındaki konular hakkında uzun uzun düşünür, bir önceki günün uğraşlarını gözden geçirir veya ertesi gün karşılaşacakları sorunlar için stratejiler geliştirirler. Genellikle uyumak için uğraştıklarını, ancak çabalarının boşa çıkması sonucunda bunaldıklarını söylerler. Uykuya dalmakta güçlük olmasına rağmen televizyon seyretme gibi tekdüze işler sırasında uykuya rahatça dalınabilir. Bu hastaların evden uzak olduğu zaman daha iyi uyumaları da tipiktir. Kendisine sorulduğunda hasta uyumak için çaba harcamadığında, örneğin televizyon seyrederken, uyuyabildiğini söyler. Hasta oturma odasında televizyon karşısında uyuyordur; daha sonra, hasta kalkıp pijamalarını giyip, yatağa yattığında, tamamen uyanık olduğunu hisseder ve bir türlü uyuyamaz. Uyku bozukluğunu düşündürecek başka tıbbi ve psikiyatrik hastalık yoktur.
Yeme Bozuklukları
Anoreksiya nervoza ve bulimia nervoza sıklıkla adolesan dönemde başlayan, bu nedenle de bu yaş grubunda özellikle dikkat edilmesi gereken bozukluklardır. Gelişimsel süreci bozan etkileri nedeniyle erken dönemde tanı ve tedavileri çok önemlidir. Bu hastalar çoğunlukla kendilerini hasta olarak kabul etmezler. Hastalık kronikleştikten sonra çevredekiler tarafından algılanır. Bu hastalıklarda görülen fiziksel belirtilere çok sıklıkla ilerleyen dönemde hastaların fiziksel durumunda ölümle sonuçlanabilen bozukluklar eklenmektedir. Hastalığın tanı, tedavi ve takibi için multidisipliner bir yaklaşım gereklidir. Anoreksiya nervoza ve bulimia nervozalı hastalar okullarda yapılması önerilen tarama testleri sayesinde kronikleşmeden erken dönemde saptanabilir.
Yeme Bozukluğu nedenleri nelerdir?
Yeme bozukluklarının nedenini tam olarak tanımlamak güç olmakla birlikte; sosyal, biyolojik ve psikolojik etkenlerin hepsinin önemli rolü olduğu düşünülmektedir. Dünya Sağlık Birliğinin sınıflandırma sistemi olan ICD 10’ da (International Classification of Disease) ‘fizyolojik bozukluk ve fizyolojik etkenlerle bağlantılı davranışsal sendromlar’ adıyla yer almaktadır. Bunun sebebi ruhsal bozukluğa eşlik eden bedensel işlevlerde bozulmadır. Amerikan Psikiyatrik Birliği’nin Psikiyatrik Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (DSM IV), iki tür yeme bozukluğu tanımlamıştır: Anoreksiya Nervoza ve Bulimia Nervoza. Yeme bozuklukları obezite ve astımdan sonra en sık görülen üçüncü kronik hastalıktır. Hastaların %95’ini kızlar oluşturur.
Adolesan dönem vücut yağının arttığı, fiziksel görünüm, vücutla ilgili duygular ve üretkenliğin başladığı bir dönemdir. Son yıllarda yapılan çalışmalar göstermektedir ki yeme bozukluklarının etiyolojisinde biyolojik, psikolojik, sosyal ve ailesel durumların önemli rol oynadığını gösteriyor. Diyet yapmayı başlatan genelde aile üyeleri, arkadaşlar ve medyadır. Diyet yapmanın sürdürülmesi ise bireysel motivasyon ve kendini etkin hissetme gibi faktörlere bağlıdır.
İştahsızlık (Anoreksiya Nervoza)
İştahsızlık nedenleri?
Aşırı yemek yemek (Bulimia Nervoza)
Bulimia Nervoza kelime anlamı ‘öküz açlığı’ dır. Bu bozuklukta sorun kontrol edilemeyen aşırı yemek yeme nöbetlerinin olmasıdır. Bu nöbetler sırasında kişi aldığı kalori miktarını üç binden yirmi bine kadar çıkarabilir. Hastalar nöbetler sırasında şuursuzca davranıp kendilerini kaybettiklerini söylüyorlar. Yeme nöbetlerinin sıklığı günde birkaç kez olabildiği gibi haftada bir kez bile olabilir. Dakikalar veya saatler sürebilir. Bu durumlar genellikle hastanın kendisini kaygılı, gergin ve sıkıntılı hissettiği durumlarda olur. Başlangıçta bu yemek yeme sıkıntılı durumdan kurtulmaya yardımcı olur ancak bir süre sonra suçluluk ve utanç duygusu hissetmeye başlarlar. Kendini kusturarak ya da laksatif kullanarak kilosunu kontrol etmeye başlar. Tanı için mutlaka kusmanın olması şart değildir. Hastalık gitgide ilerleyince hastalar refleks olarak kendi göğüs ve karın kaslarını kasarak kendilerini kusturmayı öğrenirler. Bulimikler yüksek karbonhidratlı besinleri aşırı miktarda aldıkları yeme nöbetleri için her gün belli bir zaman dilimi ayırırlar, daha sonrada yediklerini gizlice çıkarırlar. Bu hastaların kilosu genelde normaldir, ancak adet düzensizlikleri görülebilir. Hastaların yüz görünümü tipiktir. Yuvarlak şişmiş yanaklara karşın, beden zayıf görünür. Yüzdeki şişmenin nedeni tükürük bezlerindeki büyümedir. Yine kendini parmakla kusturmaya bağlı olarak ağız ve dişlerde çürükler, el parmaklarında deride kalınlaşma ve sertleşmeler vardır.
Bulimikler, anoreksiyalı hastaların katı, kendine yönelik disiplinli, cezalandırıcı vicdani yapısına sahip değillerdir. Aksine, dürtüsel, sorumsuz ve disiplinsiz bir davranış biçimi sergilerler. Fakat anoreksiyalı hastaların %40’ında da bulimia görülebilir. Bulimik hastaların yarısında tabloya kişilik ve dürtü kontrol bozuklukları eşlik eder. Alkol veya madde kullanımı, çalma, intihar girişimleri dürtüsel biçimde ortaya çıkar. Kızlarda erkeklere oranla 10 kat daha fazla görünür. Toplumda yaygınlığı %1 kadardır. Erkeklerde bulimia nadir görülür. Ancak bulimialı erkeklerin önemli bir kısmında cinsel kimlik sorunları ve cinsellikte problemler daha sık görülür.