Aile Testleri
Aile ortamı, bireylerin olumlu davranışları kazandığı ve geliştirdiği bir alan olmakla birlikte, kimi zaman olumsuz yaşantılar nedeniyle travmatik sonuçlarının da gelişebildiği bir alana dönüşebilmektedir.
Aile Psikolojisi
Aile içi geçimsizlik ve psikoloji çerçevesinde kentleşme, küreselleşme, tüketim kültürü, digital medya gibi etkenler nedeniyle bireyselleşmenin ve “ben” düşüncesinin artmasına neden olmaktadır. Bu gibi etkenler nedeniyle sağlık ve ruhsal olarak aile kurumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Aile içi geçimsizlik ve psikolojide aile içi sorunlar; ebeveynlerin ve çocukların birbirleriyle olan ilişkilerinde ve bağlarındaki sorunlar olarak tanımlanmaktadır.
Aile nedir?
“Aile, tüm insan toplumlarının temel ve karmaşık bir bileşenidir. Bariz bir şekilde, (meşru) eşleşme ve üreme süreçleri vasıtasıyla cinsel ilişkilerin düzenlenmesi ve insan türünün yeniden üretimiyle alakalıdır. Aynı zamanda iktisadi üretimin örgütlenmesi, toplumsal iş bölümü, mülkiyetin (yeniden) dağıtımı, kültür aktarımı, çocukların eğitimi ve yaşlı bakımı gibi kişisel hizmetlerin tedarikini de kapsar. Bir kurum olarak aile, doğa ve kültürün ara yüzünde yatar. Çünkü temelde belirli basit biyolojik işlevlerle (doğum ve ölüm) ilgiliyken, aynı zaman da kültür aktarımının önemli bir vasıtasıdır. Ayrıca toplumsal denetim aygıtının parçasıdır.” (Turner, 1999)
Ailedeki Değişim ve evrilme süreci
Genel olarak Batı kaynaklı yapılan tahliller, endüstri devrimi sonrası geleneksel üretim tarzı için uygun olan geniş ailenin modern üretim tarzına daha yatkın olan çekirdek aileye doğru evrildiği kanaatinde birleşmektedir. Halbuki Goody’e göre, modern ailenin farklılığı, özellikle Batı’da, gereğinden fazla vurgulanmıştır; oysa modern ailenin bazı özellikleri son Roma dönemlerinden beri Batı’da ve dünyanın diğer bölgelerinde oluşmuş medeniyetler de mevcuttur.
Giddens, geniş aileden çekirdek aileye doğru bir evrilişi temel olarak kabul etmektedir. Ayrıca bunun gerisinde endüstri devrimi, üretim tarzı veya burjuvazi gibi ekonomik etmenlerin bulunduğunu düşünmemektedir. Giddens, “Mahremiyetin Dönüşümü” adlı eserinde Foucault’nun cinsellik çözümlemesi üzerine görüşlerini aktarırken geniş aileden çekirdek aileye doğru evrilişin gerisinde modern doğum kontrol yöntemlerinin yattığını savunur. Ayrıca, ona göre; modernizm ile birlikte üreme, akrabalık ve neslin devamı arasındaki bütünleşmişlik ortadan kaldırılmış. Dahası cinsel devrim adı altında yaratılan olgunun ön şartı olarak plastik bir cinsellik meydana getirilmiştir.
Eski Türklerde Aile
Aile deyince Türk tarih ve kültürü açısından daha çok ahlak ile örtüşen, kadın ve erkeğin konumlarını belirleyen hususlar akla gelmektedir. Bu durum İslamiyet öncesi dönemde de mevcuttur. Bu bağlamda aile, evlilik sonucu çocukların doğumu ile perçinlenen ve tarafların karşılıklı yükümlülüklerini içeren toplumsal bir birim olarak tanımlanmıştır. Gökalp’e göre eski Türklerde tekeşli (monogram), anaerkil, demokratik ve çekirdek bir aile biçimi bulunmaktadır. (Gökalp, 1975)
Ögel ise bunun aksine Türklerde hakim olan aile tipinin baba ailesi olduğunu ve Türklerde ailenin esas çekirdeğinin baba, oğul ve torunlardan meydana geldiğini savunmaktadır. Ögel, eski Türk ailesinin işbölümü cinsiyet ve yaş temelinde şekillenmekte olduğunu, kız ve erkek çocukları arasında da bir ayrım yapılmadığını ifade etmektedir. (Ögel, 1988, 237-295) Bu bağlamda daha önce değindiğimiz, Batılı kaynaklarda incelediğimiz ve geniş aileden çekirdek aileye doğru bir evrilmenin olduğunu savunan bilim insanlarının tersine Eski Türklerde o tarihlerde de çekirdek aile biçiminin yaygın olan aile formunu ifade ettiği görülecektir.
Anne Baba Çocuk İlişkileri
Çocukların toplumsal olarak kurgulandıkları ve sosyalleştikleri ilk yer ailedir. Ayrıca çocukların sosyal dünyaya ilişkin özgül görüşleri ve düşünceleri vardır. Gerek yapılardan gerekse dış dünyadan etkilenmelerinden dolayı oluşan ortak özellikleri olmakla birlikte her biri ayrı birer öznedir.
Çocukları aile ortamında en derinden etkileyen süreç, eşlerin çeşitli mazeretler sonucu birlikte yaşamaya son vererek ayrılık kararı almasıdır. Ayrılık, eşler tarafından olağan ve hayatın akışına uygun bir ihtimal olarak kabul edilse bile, evliliğin geçici olarak potansiyel niteliğini çocuklara kabul ettirmek imkânsızdır. Onlar için anne daima annedir, baba da daima babadır. Bunlar özellikle çocuklar açısından içselleştirilmiş, bireyselleştirilmiş, sürekli ve değiştirilmesi olanaksız rollerdir. Evlilik bozulduğunda yaşanan derin acı buradan kaynaklanmaktadır.
Modern çağda daha sıklıkla görülen bir durum da çocukların evlendiklerinde, hatta daha evlenmeden ergenlik dönemi ile birlikte, özellikle öğrenim hayatını bahane ederek artık ebeveynlerle kalmayı tercih etmemeleridir. Diğer yandan, yaşlanan ebeveynlerin önemli bir kısmının ise çocuklarının ya da diğer akrabalarının yakınlarına taşındıklarını ve böylece duygusal ya da benzer bir destek aldıklarını gösteren pek çok kanıt da vardır. (Goody, 2004, 201) Sonuç olarak gençler; özgürlük, rahat karar verme, iş fırsatları gibi pek çok nedenden dolayı yaşlılardan uzaklaşmaya meyilli iken yaşlılar ise bakım, özlem, ölümün yaklaşması gibi farklı gerekçelerle gençlere daha çok yaklaşma telaşındadır.